Dünyaya Açılan İslam: Mühtedi Aydınların SesleriRektör Aydın konuşmasında: “Bu insanlar sadece mahalle değil, 20-30 yaşlarında komple hayatlarını değiştiriyor, aileleri ve çevreleri tarafından terk edilme riskiyle karşı karşıya kalıp adeta ‘sudan çıkmış balık’ gibi bir boşlukta mücadele ediyorlar.” ifadeleriyle mühtedilerin yaşadığı zorlukları dile getirdi. Kendisinin de İngiltere’de doktora yaparken Birmingham’da yoğun Müslüman nüfusun bulunduğu Pakistan mahallelerinde benzer hikayelere şahit olduğunu belirten Rektör Aydın: “Doğuştan Müslüman olmak aslında büyük bir ayrıcalık ve kolaylık, ancak İslam’a ulaşamayan insanların durumunu düşünmeli ve hepimiz tebliğ görevimizi ne kadar yerine getirdiğimizi sorgulamalıyız.” diyerek Müslümanların sorumluluklarına dikkat çekti.
Samsun Üniversitesi’nin yeni nesil bir üniversite olarak ilahiyat alanında da öncü olmayı hedeflediğini belirten Aydın, konuşmasına: “Samsun ilklerin şehridir; Türkiye’nin bağımsızlığına giden yolda ilk adımın atıldığı yer olduğu gibi, bu toplantının da dünyadaki diğer Müslüman kardeşlerimizin tanınması ve onlarla iş birliği yapılması konusunda bir ilke vesile olacağına inanıyorum.” ifadeleriyle devam etti.
Mühtedi Aydınlar Hem Geldikleri Kültürün Hem de İslam’ın Değerlerini Bilen, İki Dünyayı Doğru Okuyabilen Nadir Şahsiyetlerdir
Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Aydın konuşmasının devamında şu cümlelere yer verdi: “Bilindiği üzere tarih boyunca pek çok insan, kendi özgür iradesiyle İslam’ı seçmiş, bu seçimiyle hem kişisel hayatlarında yeni bir yol açmış hem de İslam’ın farklı kültürler arasında köprü kurmasına vesile olmuştur. Özellikle modern çağın muhtedi aydınları, sadece bir inanç değişimi yaşamamış; taşıdıkları bilgi, birikim ve bakış açılarıyla İslam düşüncesine ve medeniyetine yeni ufuklar katmışlardır. Farklı dini kökene sahip insanların İslam dinini seçmesinin temelinde derin bir arayış, bir hakikat arzusunun bulunduğunu görmekteyiz. Batı toplumlarında hâkim olan bireysel yalnızlık, değer boşluğu ve anlam krizine karşı İslam’ın sunduğu tevhit merkezli hayat anlayışı, onların ruhlarında derin bir yankı uyandırmıştır. Kur’an-ı Kerim’in insanı sadece bireysel kurtuluş için değil, toplumsal adalet ve sorumluluk için de çağırması, birçok düşünürü etkileyen temel unsurlar arasındadır.
Mühtedi aydınlar sadece yeni bir dine geçen kişiler değil, aynı zamanda hem geldikleri kültürün hem de İslam’ın değerlerini bilen, bu iki dünyayı doğru okuyabilen nadir şahsiyetlerdir. Bu çift yönlü bilgi ve tecrübe, İslam’ın hem Batı dünyasında doğru anlaşılmasına hem de Müslüman toplulukların kendilerine dışarıdan yeni bir bakış açısıyla bakabilmesine büyük katkı sağlamıştır. Onlar, İslam’ı kültürel bir aidiyetten ziyade evrensel bir hakikat olarak sunmuş, İslam’ın sadece doğu toplumlarına ait bir gelenek değil, tüm insanlığa seslenen bir mesaj olduğunu göstermişlerdir.
Fakat bu süreç zorluklardan azade değildir. İslamofobi, özellikle son yüzyılda Batı toplumlarında ciddi bir sorun haline gelmiş ve Müslüman olan aydınlar da bu önyargılardan hatırı sayılır derecede nasibini almıştır. Dışlanma, yanlış anlaşılma ve baskı gibi zorluklara rağmen, mühtediler kardeşlerimiz yılmamış; İslam’ın barış, adalet ve merhamet mesajını, sözle ve eserle sadece kendi toplumlarında değil tüm dünyada savunmaya devam etmişlerdir.
Mühtedi kardeşlerimizin sesleri, bize İslam’ın sadece içinde doğduğumuz için sahip olduğumuz bir kimlik değil; bilinçli, düşünülmüş ve yaşanmış bir tercihle taçlanması gereken bir hayat tarzı olduğunu hatırlatmaktadır.”
Rektör Aydın konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bu anlamlı ve değerli toplantının düzenlenmesinde büyük emekleri olan Büyükelçimiz Sayın Prof. Dr. Ahmet Kavas başta olmak üzere, çok değerli katılımcılarımıza ve konuşmacılarımıza, organizasyonda görev alan tüm çalışma arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ediyor Üniversitem adına en kalbi şükranlarımı sunuyorum.”
Değerli katılımcılar, Bu sempozyum vesilesiyle, mühtedi aydınların hikâyelerinden ilham alarak İslam’ı daha derin kavrama ve anlatma çabamıza yeni bir ruh katacağımıza inanıyorum. Bugünün anlamına uygun olarak, konuşmamı mühtedi düşünür ve Kur’an meali sahibi Muhammad Esed’in Müslüman oluşunu ifade ettiği şu anlamlı sözle sonlandırmak istiyorum:
“İslam bana, sadece Allah ile değil, tüm insanlıkla doğru ilişki kurmanın anahtarını verdi.“
Bu anahtarı doğru kullanmak ve insanlığa hayırlı kapılar açmak duasıyla, hepinize verimli, düşündürücü ve kalplere dokunan bir sempozyum diliyorum. Allah gayretimizi artırsın, bizleri hakikatin şahitleri eylesin.”
Geleceğin İnşasında Genç Nesiller ve Öğrenciler Rol Oynayacak
Tertip Heyeti Başkanı Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Kavas ise konuşmasına öncelikle Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Aydın’a, Samsun İl Müftüsüne, Diyanet İşleri Başkanlığı İhtida Daire Başkanı Sevde Düzgüner’e, tüm akademisyenlere, öğrencilere ve toplantıyı takip etmek üzere gelen misafirlere teşekkür ederek başladı. Konuşmasında bu program konusunun seçilme sebebine de değinen Kavas, Avrupa’da İslam’ın çok farklı şekillerde dile getirildiğini, ancak İslam’ı öğrenip Avrupalılara dosdoğru anlatan çok değerli insanlar olduğunu belirterek, bu programın amacının, söz konusu kişileri tanımak, onları Türkiye’deki izleyicilerle buluşturmak ve aynı zamanda bu kişilerin de birbirleriyle tanışmalarını sağlamak olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Kavas, 21. yüzyılda İslam dininin yeni nesillere ve dünyaya, Hz. Muhammed dönemindeki sahabelerin ruhuyla aktarılması gerektiğini ve geleceğin bu şekilde inşa edileceğini belirterek, bu geleceğin inşasında genç nesillerin ve öğrencilerin rol oynayacağına dikkat çekti. Büyükelçi Kavas, konuşmasının sonunda, Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Aydın ve organizasyon ekibine bu değerli buluşmayı mümkün kıldıkları için içten teşekkürlerini sundu ve tüm katılımcılara programda yer aldıkları için şükranlarını iletti.
İslam Rahmet Olarak İndirildi ve Her Geçen Gün Daha Büyük Bir Teveccüh Görüyor
Daha sonra söz alan Samsun İl Müftüsü Seyfullah Çakır, konuşmasına İslam’ın rahmet olarak indirildiğini ve her geçen gün daha büyük bir teveccüh gördüğünü ifade ederek başladı. Çakır, İslam’a girenlerin sayısının sürekli arttığını ve İslam’la müşerref olan mühtedi kardeşlerin tecrübelerinden istifade etmenin hem İlahiyat çalışmaları hem de Diyanet İşleri Başkanlığı için büyük önem taşıdığını vurguladı. Konuşmasının devamında, İslam’la müşerref olmuş değerli hocaların ve bilim adamlarının tecrübelerinden en iyi şekilde istifade edilmesini temenni eden Çakır, onların düşünce dünyasından faydalanmanın ve hayatlarının gelecekteki mühtedilere rehber olmasının önemine değindi. Çakır, tüm katılımcılara teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.
Samsun İl Müftüsü Seyfullah Çakır’ın ardından kürsüye gelen Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Mühtedi Çalışmaları ve Yurtdışı Sosyal İçerikli Din Hizmetleri Daire Başkanı Doç. Dr. Sevde Düzgüner, konuşmasına dünya nüfusunun en kalabalık ikinci grubunu Müslümanların oluşturduğunu ve bu nüfusun diğer gruplara oranla daha hızlı ilerlediğini gösteren istatistiki veriler sunarak başladı. Düzgüner, bu verilerin Müslümanlara ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’na üç temel görev işaret ettiğinin altını çizdi: İslam’ın doğru anlaşılması ve İslam fobisiyle mücadele edilmesi, mühtedi kardeşlere yönelik özel çalışmalar yapılması ve Müslüman coğrafyada doğup büyüyenlerin İslami kimliklerinin korunmasına yönelik faaliyetler geliştirilmesi. Konuşmasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yurtdışı teşkilatını ve faaliyetlerini de anlatan Düzgüner, dünyanın nabzını tuttukları internet bülteni, yıllık olarak yayınladıkları İslamofobi raporu ve farklı dillerde hazırladıkları çalışmalardan bahsetti. Doç. Dr. Düzgüner, Başkanlık bünyesinde yürütülen mühtedi çalışmalarından da bahsederek, “İslam’ın Ruhunu Hisset” gibi programlarla yurtdışından gelen mühtedi kardeşlerin Konya’da ağırlandığını, onlara İslam’la ilgili İngilizce dersler verildiğini ve Türk İslam sanatlarının tanıtıldığını anlattı. Aile seminerleri, kadınlara ve gençlere yönelik özel çalışmalar, manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetleri gibi faaliyetlerden de söz eden Düzgüner, böyle kıymetli bir toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuşmasını tamamladı.
“Batı Toplumlarında İslam ve İhtida: Dönüşüm Mantıkları ve Yeniden İslamlaşma Hareketleri”
Daha sonra ise açılış konferansında, Université de Bijaia-Algérie’den Dr. Samir Amghar “Batı Toplumlarında İslam ve İhtida: Dönüşüm Mantıkları ve Yeniden İslamlaşma Hareketleri” konulu bir sunum yaptı. Amghar sunumunda Batı toplumlarında İslam’ın algılanışı ve İhtida hareketleri üzerine önemli tespitlerde bulundu. Amghar, Fransa’da İslam’a geçişin başlangıçta entelektüel ve sanat çevreleriyle sınırlı kaldığını, ancak 1980’lerden itibaren Müslüman göçmen topluluklarının banliyölerde kök salmasıyla birlikte İslam’a yönelimin toplumun alt sınıflarına da yayıldığını ifade etti. Yeniden İslamlaşma hareketlerinin bu süreçte gençler üzerinde önemli bir etki yarattığını belirten Amghar, mühtedilerin bu hareketler için sosyal sermaye işlevi gördüğünü dile getirdi. İslam’ın gençler için sunduğu net doğrular, dünyevi mutluluk vaadi ve kimlik kazandırıcı rolü üzerinde duran Amghar, İslam’ın modern toplumun bireycilik krizine karşı sunduğu aidiyet ve anlamın önemine dikkat çekerek sunumunu tamamladı.
İlk oturumda, İtalya’dan Hamza Roberto Piccardo “Kuran’ı Kerim’in İtalyancaya Tercümesi ve İtalya’da İslam” ve Fransa’dan Thomas (Bilal) Sibille “Günümüz İnsanının İmdadına Yetişen Din İslam” başlıklı tebliğlerini sundular.
“Kuran’ı Kerim’in İtalyancaya Tercümesi ve İtalya’da İslam”
Hamza Roberto Piccardo, “Kur’an-ı Kerim’in İtalyancaya Tercümesi ve İtalya’da İslam” başlıklı sunumunda kişisel iman yolculuğunu ve İtalya’daki İslam’ın gelişim sürecini paylaştı. Gençlik yıllarında Sahra Çölü’nde Müslümanların samimi ibadetine tanıklık ederek İslam’a ilgi duymaya başladığını belirten Piccardo, İtalya’da İslami kaynak eksikliği yaşandığını ve bu boşluğu doldurmak amacıyla İtalyanca Kur’an tercümesi çalışmalarına öncülük ettiğini aktardı. Bugün İtalya’da 1500’den fazla cami ve yaklaşık 3 milyon Müslümanın yaşadığını ifade eden Piccardo, tüm zorluklara rağmen İslam’ın İtalya’da kök salmaya devam ettiğine dikkat çekti
“Günümüz İnsanının İmdadına Yetişen Din İslam”
Thomas (Bilal) Sibille, “Günümüz İnsanın İmdadına Yetişen Din İslam” başlıklı sunumunda, İslam’ın bireysel anlam arayışında nasıl bir dönüşüm sağladığını anlattı. Müslüman olduktan sonra bir kitabevi ve yayınevi kurarak, klasik İslami eserlerin yanı sıra çağdaş dünyanın sorunlarını ele alan yayınlar yaptıklarını belirten Sibille, bu çalışmaların hem Müslüman bireylerin bilinçlenmesine hem de gayrimüslimlerin İslam’ı daha doğru anlamasına katkı sağladığını ifade etti. Sibille bilgi ve kültür yoluyla yapılan hizmetin, toplumla daha güçlü bir bağ kurmanın en sağlam yolu olduğunu sözlerine ekledi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın başkanlığını yaptığı ikinci oturumda, Fransa’dan Philippe (Musa) Belfort “Batı’da Müslüman Çocuğun Eğitimi” ve Birleşik Krallık’tan Mark Andrew Bonham “İbadet, Dostluk ve Hizmet, Avrupa’da Caminin Rolü” konularında değerli bilgiler paylaştılar.
“Batı’da Müslüman Çocuğun Eğitimi”
Philippe (Musa) Belfort, “Batı’da Müslüman Çocuğun Eğitimi” başlıklı sunumunda, Batı toplumlarında yetişen Müslüman çocukların kimliklerini koruma mücadelesine odaklandı. Seküler eğitim sistemlerinde dini kimliğin görünmez hale geldiğini belirten Belfort, ailelerin ve toplulukların çocukların hem akademik hem dini gelişimini desteklemek için aktif rol üstlenmesi gerektiğine işaret ederek, eğitimde kültürel ve dini kimliğin dengelenmesinin önemine dikkat çekti.
“İbadet, Dostluk ve Hizmet, Avrupa’da Caminin Rolü”
Mark Andrew Bonham, “İbadet, Dostluk ve Hizmet: Avrupa’da Caminin Rolü” başlıklı sunumunda, Birleşik Krallık’taki İslami toplum merkezlerinin ibadetle sınırlı kalmayıp eğitim, kültür ve sosyal dayanışma alanlarında da hizmet sunduğunu ifade etti. Madina Mescidi, Sheffield Grand Mosque ve Birmingham’daki Unity Centre gibi projelerden örnekler veren Bonham, camilerin toplumun her kesimine hitap eden, kapsayıcı yapılar olarak gelişmesini hedeflediklerini belirterek, ibadet, dostluk ve hizmet anlayışıyla Avrupa’daki camilerin sosyal rolünü güçlendirmek istediklerini ifade etti.
Gerçekleşen üçüncü oturumda, Belçika’dan Michel Joris “Nietzsche ve Tasavvuf: Manevi Benzerlikler” ve Hollanda’dan Nourdeen Wildeman “Günümüz Toplumunda Din ve Dünya Dengesi” başlıklı tebliğlerini sundular.
“Nietzsche ve Tasavvuf: Manevi Benzerlikler”
Michel Joris, gençlik dönemindeki felsefî arayışlarının zamanla onu İslam’la tanışmaya nasıl yönelttiğini açıkladı. Joris, Nietzsche’nin hayatı ve düşüncelerini inceledikten sonra imana geldiğini, Kur’an’da ise insan eliyle ortaya konamayacak kadar tutarlı ve eksiksiz bir sistem keşfettiğini ifade etti. Dinleyicilerle paylaştığı bir diğer önemli görüş ise, İslam dünyasının yalnızca Yunan mirasının değil, aynı zamanda Hermetik geleneğin aktarımında da hayati bir köprü işlevi gördüğü oldu. Ancak bu felsefî ve simyasal fikirlerin İslami hakikatlerden oldukça farklı olduğunu vurgulayan Joris, bu unsurların Avrupa’da Rönesans döneminden itibaren ortaya çıkan okült eğilimlerin oluşumuna katkı sağladığını belirtti.”
“Günümüz Toplumunda Din ve Dünya Dengesi”
Nourdeen Wildeman, “Günümüz Toplumunda Din ve Dünya Dengesi” başlıklı sunumunda, bireycilik ve kollektivizm, kapitalizm ve cennet, postmodernizm ve hakikat kavramları arasındaki çatışmaları ele aldı. Modern bireycilik ve kapitalist sistemin insanı yalnızlığa ve aşırı dünyeviliğe sürüklediğini belirten Wildeman, İslam’ın ise anlam, sorumluluk ve topluluk bilinci sunduğunu ifade etti. Wildeman Postmodernitenin hakikati görecelileştiren yaklaşımına karşı İslam’ın mutlak hakikat anlayışını ortaya koyduğunu anlattı.
Doç. Dr. Aydın Özkan’ın başkanlığında gerçekleşen dördüncü oturumda ise Fransa’dan Youssef Girard “Şuubiyye’nin Modern İslami Kimliğin Oluşumundaki Rolü ve Fonksiyonu: Fransa Örneği” ve yine Fransa’dan Grégory Gonty “Günümüz Müslümanlarının Medeniyet Algısı” konularını ele aldılar.
“Şuubiyye’nin Modern İslami Kimliğin Oluşumundaki Rolü ve Fonksiyonu: Fransa Örneği”
Youssef Girard, “Şuubiyye’nin Modern İslami Kimliğin Oluşumundaki Rolü ve Fonksiyonu: Fransa Örneği” başlıklı sunumunda, Fransa’daki Müslüman toplum içinde gelişen Arap karşıtı eğilimlerin tarihsel Şuubiyye hareketiyle paralellik taşıdığını ifade etti. Fransız İslamı söyleminin, Müslümanları kendi kültürel köklerinden uzaklaştırarak kimlik aşınmasına yol açtığını belirten Girard, bu sürecin uzun vadede İslam’ın ruhuna da zarar verebileceğini ifade ederek Müslümanların kimliklerini koruyabilmeleri için İslamî miraslarına sıkı sıkıya bağlı kalmaları gerektiğini dile getirdi.
“Günümüz Müslümanlarının Medeniyet Algısı”
Son olarak Grégory Gonty, “Günümüz Müslümanlarının Medeniyet Algısı” başlıklı sunumunda, postmodern toplumun oluşturduğu anlam boşluğu ve ahlaki relativizme karşı İslam’ın sunduğu bütüncül kimlik yapısını ele aldı. İslam’ın, vahiy temelli bir bilgi sistemi sunduğunu ve insanı yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk içinde tanımladığını belirten Gonty, postmodern kültürel atmosferde Müslüman kimliğin korunabilmesi için Kur’anî temellere ve geleneksel İslami epistemolojiye bağlı kalınmasının önemine dikkat çekti.
Uluslararası İlmi Toplantı, Tertip Heyeti Başkanı Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Kavas, Rektör Yardımcımız Prof. Dr Salih Kesgin, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Mühtedi Çalışmaları ve Yurtdışı Sosyal İçerikli Din Hizmetleri Daire Başkanı Doç. Dr. Sevde Düzgüner, ve Samsun İl Müftüsü Seyfullah Çakır’ın katılımıyla gerçekleştirilen değerlendirme oturumuyla son buldu. Değerlendirme oturumunda, İslam’ın evrensel mesajının farklı kültürlerle buluşması ve mühtedi aydınların bu süreçteki rolü üzerine kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Batı toplumlarında yaşayan mühtedi aydınların kişisel tecrübeleri ve entelektüel birikimlerini paylaşarak İslam’ın evrensel mesajını farklı kültür ve coğrafyalara ulaştırma çabalarını görünür kılması açısından büyük önem taşıyan konferansta, Batı toplumlarında İslam’a yöneliş dinamikleri, modern dünyada Müslüman kimliğin inşası, İslam’ın kültürel ve entelektüel etkileri, dini kimliğin korunması ve postmodern düşünce karşısında İslam’ın sunduğu alternatifler gibi konular ele alındı. Konferans, İslam’ın çağlar üstü hakikatinin günümüz dünyasında nasıl anlam bulduğunu göstermesi ve farklı toplumsal yapılar içerisinde İslami kimliğin nasıl yeniden inşa edildiğine ışık tuttu.